Kırıkkale Mutlu Sonlu Masöz Bayanlar

Kırıkkale Mutlu Sonlu Masöz

Her zamanki maiyeti de kraliçenin ardından odaya doluştu. Ay Ülkesi Sarayı’ndaki rolünün, Levana’nın zalimane taleplerinin yerine getirilmesini sağlamak ile dalkavukluk arasında bir yerlerdeymiş şeklinde görünen Baş Sihirbaz Sybil Mira. Kai bir defasında Sybil’in, kraliçenin direktifiyle, bir an bile tereddüt etmeden masum bir hizmetkâra Kırıkkale Mutlu Sonlu Masöz saldırarak hanımı hemen hemen kör ettiğine şahit olmuştu. Baş Sihirbazı, bir başka sihirbaz izledi. Sarı saçlı bir adamdı. Geleneksel balo esnasında Kraliçe Levana, Cinder’ın hayatını ilk kere tehdit ederken, kızı kol hapsinde tutmuştu.

Bir aydır kendi sarayında konuk olmasına rağmen, Kai insanın adını hâlâ bilmiyordu. Balo sırasında atılan bir kurşun ile Kraliçe Levana’nın önüne atlayan ve kurşunu omzuna yiyen kırmızı saçlı bir başka koruma daha içeri girdi. Kurşun yarası, adamın kraliçeyi korumaya devam etmesine bir engel değbilimselş gibi görünüyordu. Insanın yaralı olduğuna işaret eden tek şey, sargıların üniformasında yaptığı şişkinlikti. “Majesteleri,” dedi Kai, kraliçeye olabildiğince tiksintiden yoksun bir halde hitap ettiğini düşünerek. “Bu ne güzel bir sürpriz.” “Küstahça bir yorum daha yaparsanız, kendi dilinizi kesip saray kapısına çivilemenizi sağlarım.”

Kırıkkale Mutlu Sonlu Masöz

Kai’nin rengi attı. Levana’nın genelde ahenkli ve tatlı olan sesi, şimdi bir çelik  kadar sertti. Daha önce Kai onlarca defa hanımı öfkeliyken görse de kraliçe takındığı diplomat maskesini asla düşürmemişti. “Majesteleri…” “ Bana ait olan tutuldun un kaçmasına müsaade ettiniz!” “Sizi temin ederim ki onu bulabilmek için elimizden gelen her şeyi…” “Sustur onu Aimery.” Kai’nin dili gevşedi. Gözleri şaşkınlıkla açıldı, elini dudaklarına götürdü ve çalışmayanın yalnız dili değil, bununla birlikte boğazcaı ve çenesi olduğunu fark etti. Kasları tamamen işlevsiz hâle gelmişti. Belki de bu, dilinin saray kapısına çivilenmesinden daha iyiydi fakat gene de…

İmparatorun gözleri, kırmızı ceketli erkek sihirbaza gitti. Adam ona bakarak sırıtıyordu. “Demek elinizden gelen her şeyi yapıyorsunuz?” Levana avucunu   Kai’nin   masasına indirdi. Her iki hükümdarın da bakışları, masadaki ekrana, zamanda donup kalmış bir kare benzer biçimde görünen boş mahpushane koridoru görüntüsüne gitti. “Bana onun kaçmasına yardım etmediğinizi mi söylüyorsunuz genç imparator? En başından beri, tek amacınızın beni kendi ülkenizde aşağılamak olmadığını mı söylüyorsunuz?” Kai, kraliçenin ondan dizleri üstüne çöküp af dilemesini beklediğini, onu tatmin etmek için dünyaları vaadetmesini istediğini sezdi. Fakat öfkesi, korkusundan daha baskındı. Mevzuşma yetisinden yoksun kaldığı için, kollarını koltuğunun arkasına dayadı ve öylece bekledi.